İzollu`nun yaşayan geleneği: Ayşe Nine

Baba çınar ağacı gibidir

“Harcanıp gidiyor ömür dediğin” diye mırıldanarak açtığım kapının arkasında gördüm ömürü. Yüzündeki derin izlerde saklıydı sevinç, üzüntü, heyecan, korku, ümit, özlem, vuslat ve daha bir çok duygunun tarifi. Memleket yüzlü biri anlatacağım kişi. Belki de asırlık çınar diyebileceğimiz biri. Anneannem Ayşe Doğan. Bizim söylemimiz ile Dokkey…
Ayşe Nine
Ayşe Nine
Fotoğraf makinasını elimde görünce utangaç, şaşkın, heyecanla ve kendine has diliyle (kürtçe) “Beni mi çekeceksin?” dedi öncelikle. Anadolu kadını. Başındaki beyaz tülbenti düzeltip, elindeki tespihi daha bir ön plana çıkarıp, gayet ciddi bir eda ile “ çek ama bana kağıtta getir” diyerek poz verdi. Çekilen fotoğrafına bakıp “Çok çirkin çıkmışım” derken bile, gözlerinden okunuyordu ruhunun güzelliği ve objektife yansıyan mahcubiyeti.

“Hadi anlat” diye söze girdiğimde, “Ne anlatayım, ne yaşadım ki. Dünü unutmuş yarını görür müyüm?” diye girdiği söze yaşının ve yaşlılığın vermiş olduğu dalgınlık ile sükunetini koruyarak uzaklara daldı.

Ayşe Ninem, kimlik bilgisine göre 1934 yılında İzollu’nunSarıot Köyü’nde dünyaya gelmiş. Ama kimlikte ki yaşı ile gerçek yaşı arasında 10 yıl olduğundan bahsetmekte. 2 erkek ve tek kız evlat olarak daha küçük yaşlarda başlamış hayatın zorluğunu yaşamaya.
Batıl bir inancı geleneksel bir bakış açısı ile ele alan bir toplumda yetişmenin vermiş olduğu bir halden dolayıdır ki, başka kız kardeşleri olsun diye annesinin adı olan “Ayşe” ismini vermişler ona. Annesinin ismini almış ama yüzünü bile hatırlamayacak kadar küçük yaşta kaybetmiş annesini. Babası ve iki erkek kardeşi ile birlikte yaşama tutunmaya başlamış Ayşe Nine. Babasını anlatırken ; “ Üvey anne zulüm eder endişesi ile evlenmemiş babam” cümlesinden bile okuyabilirsiniz babasına olan sevgisini, hasretini. Köyde yaşadığı evden bahsederken bir heyecan kapladı etrafımızı. Anlatırken yaşatma dedikleri bu olsa gerek.  Otantik bir yolculuğa çıkar gibi oldukevin mimarisini, kullandıkları eşyalardan bahsederken. İki katlı evlerinde anne sıcaklığı olmadan babasının yaptığı fedakarlıkları dile getirirken gözünden  süzülen yaşlar ile bir daha tanık oluyorsunuz sizde yaşadıklarına.
Asırlık Çınar
Asırlık Çınar
“ Evcilik oynamayacak kadar büyük, evliliğin ne olduğunu bilmeyecek kadar küçüktüm” diyor mahcubiyetle evliliği anlatırken. Yaşadığı bir çok olumsuz sebepten dolayı evliliğinin uzun sürmediğini söyleyen Ayşe Nine; “ babam her daim benim yanımdaydı. Mutsuz bir evlilikten sonra tekrar baba evine döndüm, en güvendiğim yere” derken bir daha anlıyorsunuz babalar için “Baba çınar ağacı gibidir. Meyvesi olmasa bile gölgesi yeter” sözünün ne kadar doğru ve anlamlı bir söz olduğuna.

İkinci evliliği ile birlikte babasından gördüğü sevgiyi, şefkati, ilgiyi kocasından ve kayınbabasından gördüğünden bahsediyor gözleri ışıl ışıl bakarak. Üç ailenin (kaynana, kayınbaba, elti, büyük abi, Ayşe Ninem ve dedem)  küçük bir evin içinde nasıl yaşanabilir olduğunu anlatıyor cümle aralarında.  Her işe beraber koştuklarını, yokluk olmasına rağmen huzurlu ve mutlu olduklarını defaatle söylerken aslında aile olmanın, bir ve beraber olmanın ne kadar büyük bir hazine olduğunu anlatıyor. Eskiden küçük evlerde geniş aileler ile yokluk içinde bile  huzurun olduğunu, günümüzde ise büyük evlerde çekirdek aileler ile huzuru ve mutluluğu bulamayan ailelere de değinmeden geçmiyor Ayşe Ninem. Ailesine olan bağlılığından bahsederken eşine karşı sonsuz saygı ve sonsuz bir sevgi duyduğunu, ev içinde ve ev dışında bütün işlerde eşi ile birlikte hareket ettiğini anlatırken gözleri doluyor. Eşini toprağın altına koysa bile her daim o varmış gibi davrandığını, özellikle en zor zamanlarında eşini daha çok aradığını söylüyor.  “Kaynana ve kayınbabaya karşı sağır ve dilsizdim. Buna rağmen hiçbir zaman beni incitmediler, üzmediler. Allah rahmet etsin onlara” derken bile saygısını bir kez daha tazeliyor onlara karşı.

“Bizimde arkamızdan dua eden, bizleri hayırla yad edenler olur inşallah” diyor, 5 çocuğundan bahsederken. İki kız, üç erkek çocuğu olan Ayşe Nine, bir an sessizliğe bürünüyor. Genç yaşta kaybettiği oğlunun acısı tazeleniyor tekrardan köz gibi yanan yüreğinde. Hac vazifesini yaparken  rahmetli oğlunun kendisini kutsal topraklarda yalnız bırakmadığını “ Benim belimin bükülmesinin sebebi yaşlılıktan değil, evlat acısını yaşamamdan” derken evlat acısının ne kadar büyük bir acı olduğunu siz de yaşıyorsunuz onunla beraber.

Osmanlı kadını diye anlatılan kadınlardan biridir aslında Ayşe Nine. İzollu’da kadınların (eskiden) bir gününü anlatırken, yapılan işler karşısında siz dinlerken yoruluyorsunuz neredeyse. Sabah namazı ile uyandığınız vakit günün yarısını bitirmiş olduğunuz, besmelesiz yapılan işin bereketli olmayacağı bir anlayışla başlarmış her sabah mesaisine. Öncelikle hayvanları sağıp, yemlediğini, sağdığı süt ile elde ettiği peynir, çökelek ve yoğurt ile taze kahvaltılar hazırladığını söylüyor. Ev işlerini toparlayıp, bahçe işlerine koşturduğunu anlatırken hiçbir zaman sitem etmediğini de söylüyor bizlere. Eşinin rahatsızlığından ötürü belli bir dönem  bağ bahçe işlerini tek başına yapmak zorunda kalmış olmasına rağmen komşularının onu hiç yalnız bırakmadığını imece usulü ile işlerini her daim toparladığını anlatırken komşuluğun ne kadar önemli olduğuna değiniyor. Olmazsa olmazımız kayısı sezonu boyunca baraj kenarında olan bahçesinde (Daşte’de) çalıştığını anlatırken, cümle içlerinde geçmişe olan özlemini, toprağa olan bağlılığını, vefasını, ve çalışkanlığını ele veriyor bilmeden.

Geçmişe dair hep konuşmak istediği, yaşadığımız her günün güzel günler olarak hatıralarda kaldığını söylüyor elinde tesbihi dilinde duası ile. Aslında bugünde  değil geçmişte yaşıyor her anında. “Ömür dediğin nedir?” diye sorduğumda, “ Ömür dediğin, sadece nefes almak değil. Aldığın nefesin sahibini bilerek, ömrünü ona göre yaşamaktır” derken, binlerce kitabın anlatmaya çalıştığını özetliyor tek cümle ile. Tabi ki anlayabilenlere….

Kale Gündem Gazetesi Industrial Kitchen Equipment TeknoMina Bilişim

1 Yorumlar

  1. “Hadi anlat” diye söze girdiğimde, “Ne anlatayım, ne yaşadım ki. Dünü unutmuş yarını görür müyüm?” diye girdiği söze yaşının ve yaşlılığın vermiş olduğu dalgınlık ile sükunetini koruyarak uzaklara daldı.

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski